Geniş Karadeniz havzasında yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılması ile sona eren Soğuk Savaş’ın ardından uluslararası sistemi zorlayan en ciddi sıkıntıların başında geliyor. Rusya ve Batı’yı (Avrupa Birliği ve ABD) 21. yüzyılda bir kez daha karşı karşıya getiren son Ukrayna krizi ve takip eden bölgesel gerilimlerin post-modern bir Soğuk Savaş’ın habercisi olup olmadığı son dönemde uluslararası kamuoyunu giderek daha çok meşgul eden bir soruya dönüşmüş durumda. Bu yazıda kısaca Kırım’ın bir yıl önce Rusya tarafından işgalinden yola çıkarak bölgesel gelişmelerin uluslararası sistemdeki iz düşümlerini ortaya koymaya çalışacağım.
Hatırlanacağı üzere, Kasım 2013’de dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in, ülkesinin uzun süredir AB ile müzakere etmekte olduğu kapsamlı ticaret anlaşmasını büyük ölçüde Rusya’nın baskısıyla son dakikada imzalamaktan kaçınması üzerine, başta başkent Kiev olmak üzere tüm Ukrayna’da kitlesel protesto gösterileri başlamıştı. Yaşanan gerginlik, AB ile bütünleşmeyi destekleyen batı ve kuzey Ukrayna ile anadili Rusça olanların yoğun olarak yaşadıkları ve Rusya ile sıkı ilişkilerin geliştirilmesini destekleyen doğu ve güney Ukrayna arasında zaten uzun süredir var olan sosyal-kültürel ayrışmayı daha da keskinleştirdi.
Yazının devamı için tıklayınız
(Panorama KHAS, Sayı 17, Bahar 2015, s. 25-27)