Çok uzun zaman oldu Karadeniz’i konuşmayalı; çünkü Karadeniz uluslararası siyasette gündemden büyük ölçüde düştü. Son 20 yılda o kadar çok “Karadeniz” konuşması yaptım ki, ben konuşmayınca sanki hiç konuşulmuyor gibi gelmeye başladı. Lütfen bu ifademi kendini beğenmişlik olarak algılamayın; zira Karadeniz coğrafyasına akademik bir çalışma alanı olarak ilk bakan üç-dört kişiden biri olarak bunu söylemeye bir nebze hakkım olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar Soğuk Savaş döneminde özellikle teknik alanlarda çok sayıda çalışma yapılmışsa da, bu coğrafyanın bütünüyle bir bölge olarak ele alınması ancak 1990’lı yıllarda mümkün olmuştur. Burada aslında antikiteden itibaren yerleşime açık, farklı kültürlerin, farklı milletlerin, farklı insanların bulunduğu bir coğrafyadan bahsediyoruz. Fakat, yine bu coğrafya modern dönemlere, hatta 1990’lı yıllara gelinceye kadar tarih boyunca genellikle tek bir devletin kontrolünde olmuştur. O devlet zaman içerisinde değişmiştir ama tarih boyunca genellikle tek bir devlet bölgeyi tümüyle kontrol ederek diğer devletlere kapatmıştır. Çok eksiye gitmeyelim ama Bizans İmparatorluğu, ardından Osmanlı İmparatorluğu, ardından Rus Çarlığı ve 20. yy boyunca da Sovyet Rusya bütün Karadeniz coğrafyasını dışarıya kapatmıştır. Dolayısıyla bölgenin dışarıyla etkileşimi Antik Çağlardan sonra zayıf kalmıştır.