İçerde Beklerken Açılım Dışardan Geldi

03 Eylül 2009

Bu yazı 03.09.2009 tarihinde Akşam Gazetesi’nde yayımlanmıştır.

Türkiye demokratik açılımla ilgili gelişmelere odaklanmışken, dış politikada önemli bir başka açılımın haberi geldi. 22 Nisan’da açılan, sonra Başbakan Erdoğan’ın 13 Mayıs’ta Bakü’de kapattığı yol şimdi yeniden açılıyor. ABD’de Obama’nın Başkan seçilmesi ile Rusya’nın Gürcistan’a yönelik operasyonunun ortaya çıkarttığı yeni Kafkaslar jeopolitiğinin zorladığı Türkiye ve Ermenistan ortak bir noktaya gelmiş gözüküyorlar.

Türkiye ilişkilerin geliştirilmesi için şart koştuğu sınırın tanınması, uluslararası alanda Türkiye karşıtı politikalardan vazgeçilmesi ve ortak tarih komisyonu kurulması karşılığında Ermenistan’la diplomatik ilişkilerin kurulması ve kapının açılmasını kabul ediyor. İki ülke arasında imzalanan protokollerde açıkta kalan kısım Yukarı Karabağ’ın statüsü konusuna kilitlenen Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ve Başbakan Erdoğan’ın Bakü’de verdiği bu sorun çözülmedikçe kapının açılmayacağı taahhüdü.

Hazırlanan protokollere bakınca ortaya ılımlı müzakere pozisyonları, umut vaat eden dengeli bir anlaşma ve ilginç bir takvim çıkıyor. Her şey yolunda giderse, yani iki ülkenin aşırı milliyetçileri ile Ermeni Diyasporası engel olamaz ve iç siyasi dengeler de bir aksilik çıkartmazsa, 12 Ekim’e kadar (Türkiye-Ermenistan milli futbol takımlarının karşılaşmasından iki gün önce) protokollerin yürürlüğe gireceği anlaşılıyor.

Hazırlanan takvime göre protokollerin yürürlüğe girdiği gün Türkiye’nin daha 1991’de Ermenistan’la büyükelçi teati etmemesinin esas nedeni olan aradaki sınırın açıkça tanıması meselesi halledilmiş olacak. Zira iki ülke arasında Diplomatik İlişkilerin Kurulması Protokolünün 5. paragrafı “ilgili uluslararası antlaşmalarca tanımlanmış mevcut sınırın karşılıklı tanındığını” teyit ederek Kars antlaşmasına işaret ediyor.

Aynı protokolün 7. paragrafı ise Türkiye’nin bir başka rahatsızlığını gidermeye yönelik. Koçaryan döneminde Ermenistan “yurtdışındaki Ermenilerle birlikte çalışarak” soykırım söyleminin “dünya parlamentolarınca kabulünü” sağlamayı devlet politikası haline getirmişti. İki ülkenin “iyi komşuluk ilişkileriyle bağdaşmayacak politikalar izlemekten kaçınacaklarını” söyleyen protokol, iktidara geldiğinden beri bu politikadan uzaklaşmaya çalışan ama siyasi tepkilerden çekinen Sarkisyan’ın sonunda bu noktaya geldiğini gösteriyor.

Protokolün 8. paragrafı ise Türkiye’de zaman zaman Ermenistan’la birlikte gündeme gelen PKK sorununu isim vermeden ele alıyor ve tarafların “nedeni ne olursa olsun” teröre müsamaha göstermeyecekleri taahhüdünü içeriyor.

Ermeni tarafından gelen bu üç önemli adıma karşılık Türkiye, protokollerin yürürlüğe girdiği gün diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve büyükelçilerin teati edilmesini kabul ediyor. Bunu takiben iki ay içinde sınırın açılması, daha sonra da aralarında Tarih Komisyonu’nun da olduğu yedi alt komisyonlu bir Hükümetlerarası Komisyonun kurulması öngörülüyor. Burada Türkiye’nin Tarih Komisyonu kurma önerisine karşılık Ermenistan’ın ilişkilerin tüm yönlerini ele alan komisyonlar kurulması önerisinin kabul edildiği anlaşılıyor.

Tüm bu takvime bakıldığında oraya çıkan resim Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan denkleminde yakın gelecekte hareketli günlere işaret ediyor. Açılımı yapan hükümet anlaşılan Türk kamuoyu ile Azerbaycan’ın Nisan ayında verdikleri tepkiyi artık vermeyeceklerini umuyor. Ama değişen ne, belli değil. Başbakan Bakü’de konuşurken Azerbaycan’ı mı oyalıyordu yoksa Azerbaycan ile Türkiye arasında çerçevesini henüz bilmediğimiz bir anlayış birlikteliği mi oluştu, bunları bilmiyoruz. Açık olan Türkiye’nin Karabağ sorununun çözümünde daha fazla söz sahibi olabilecek bir noktaya gelmiş olduğu. Umalım ki Azerbaycan da meseleye bu açıdan yaklaşsın. Aksi durumda, Ermenistan’la ilişkiler yola sokulurken Azerbaycan’ın kaybedilmesi yazık olur…